Reçete Yazımı ve Nöbet Uygulamalarına İlişkin Sorular

1.09.2014

TÜRK NÖROLOJİ DERNEĞİ YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI’NA

 

Üyenizin gönderdiği iletide Devlet Hastanesi'nde tek nöroloji uzman hekimi olarak çalıştığını, her gün 4-5 kez poliklinikte hasta olmadan ilaç rapor malzeme raporu yazdırma isteği ile hasta yakınlarıyla tartışmak zorunda kaldığını, idarenin hasta yakınlarının tutumunu destekleyici taleplerde bulunduğunu, kendisinin rapor yazmadığını belirtmiş ve konu ile ilgili yapılabilecekler hakkında bilgi istemiştir.

Hekimin reçete yazmasına ilişkin kurallar sosyal sigortalar mevzuatı ile etik kurallarda düzenlenmiştir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 71. Maddesinde; “Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), 67 nci maddenin "üçüncü" fıkrasında sayılan belgeleri ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorundadır.” hükmü bulunmaktadır. Söz konusu Yasanın 67/3. Maddesinde ise, hastaların sağlık hizmeti sunucularına başvurduklarında biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması ve/veya nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya Kurum tarafından verilen resimli sağlık kartı belgelerinden birini göstermesi gerektiği düzenlenmiştir.

Yine 2013 yılı Sağlık Uygulama Tebliği’nin 1.6. maddesinde de; “Sağlık kurum ve kuruluşlarınca, kişilerin müracaatı aşamasında, acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile kimlik tespiti ve biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması yapılması zorunludur. Kimlik tespiti, biyometrik kayıt işlemi veya biyometrik kimlik doğrulama işlemini usulüne uygun yapmayan ve bu nedenle bir başka kişiye sağlık hizmeti sunulması nedeniyle Kurumun zarara uğramasına sebebiyet veren sağlık hizmeti sunucularından ödenen tutar geri alınır.” Hükmü bulunmaktadır.

Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere hastanın kayıt yaptırırken sayılan belgelerle birlikte kuruma başvurması ve sigortalı olduğunu kanıtlaması gerekecektir. Hastanın kimliğini görmeden, sağlık kurumuna başvuran kişi ile sigortalının aynı kişi olup olmadığını sayılan belgeler aracılığıyla teyit etmeden kayıt yapan, hizmet sunan kişilerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır. Nitekim hekimler hakkında hasta görmeden reçete/rapor düzenlenmesi nedeniyle Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesi uyarınca görevi kötüye kullanma, resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri gerekçesiyle ceza davaları, SGK tarafından ilaç/malzeme bedellerinin geri ödenmesi istemiyle alacak davaları açılmıştır.

Öte yandan Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 16. Maddesinde; “Tabip ve diş tabibi bir kimsenin sıhhi durumu hakkında, ilmî metodları tatbik suretiyle bizzat yaptığı muayene neticesinde edindiği vicdani ve fennî kanaata ve şahsi müşahadesine göre rapor verir. Hususi bir maksakta veya hatır için rapor veya herhangi bir vesika verilmez.” denmektedir.

Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere hekim hastasını görmeden, gerekli muayeneyi yapmadan rapor ya da reçete düzenlememelidir. Nitekim Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği’nde reçetelerin hukuka aykırı olarak düzenlenmesi disiplin cezası yaptırımına bağlanmıştır.

Sonuç olarak üyenizin hasta görmeden ilaç/malzeme/reçete yazmaması hukuka uygun bir davranıştır. İdarenin hekimin hastayı görmeden ilaç yazmasını istemesi suç oluşturmaktadır. Suç oluşturan bir emrin kamu görevlileri tarafından yerine getirilmemesi gerekir.

Üyenizin yukarıda aktarılan mevzuat kurallarına da değinerek idareye bir başvuruda bulunması, idarenin hasta kayıt işlemlerini gerçekleştiren çalışanların bu kurallara uymasını sağlamasını istemesi, uygun olacaktır. İdarenin tutumunda bir değişiklik olmaması halinde üst birimlere şikayette bulunulması olanaklıdır. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımızla. 1.9.2014

Av. Semra Demir