Guillain-Barré Sendromu (GBS)
Prof. Dr. Vildan Yayla TND Nöromüsküler Hastalıklar Bilimsel Çalışma Grubu
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bakırköy Dr. Sadi Konuk SUAM, Nöroloji Kliniği, İstanbul
Guillain-Barré Sendromu (GBS) periferik sinir sisteminin akut başlangıçlı, bağışıklık bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkan gevşek felç hastalığıdır. GBS görülme oranı 1-2/100 000 olup erkeklerde (1,25:1) biraz daha sık görülmektedir. Çocukluktan ileri yaşa kadar her yaşta görülebilirse de genç erişkinlerde ve 55 yaş üzerinde sıklığı artar. Genellikle hastalığın başlangıcından 1- 4 hafta öncesinde, üst solunum yolu enfeksiyonu, gastroenterit gibi bir enfeksiyon, cerrahi girişim, aşılama, doğum öyküsü mevcuttur. En sık saptanan etken Campylobacter jejunidir, diğer GBS ilişkili patojenler cytomegalovirus, Epstein– Barr virus, Mycoplasma pneumonia, Haemophilus influenzae, and influenza A virüstür. Covid 19 virüsü ile de olgular bildirilmiştir. GBS patogenezinde spesifik gangliozidlere karşı çapraz reaksiyon veren antikorlar (moleküler taklit) önemlidir. Değişik periferik sinir hedeflerine karşı anti-gangliozid antikorları mevcuttur. Farklı spesifik antikorlar ve sinir üzerindeki dağılımları belirli GBS subtipleri ile ilişkili bulunmuştur. En iyi tanınan formu AİDP %80-95 oranında, daha çok Avrupa ve kuzey Amerika’da görülür. GBS, akut inflamatuar demiyelinizan poliradikulonöropati (AİDP) ile eş anlamlı kullanılmaktaysa da AMAN (akut motor aksonal nöropati), AMSAN (akut motor - duysal aksonal nöropati) gibi farklı formları vardır. Miller Fisher sendromu, duysal-ataksik varyant, faringeal-servikal-brakial varyant, akut idiyopatik otonom nöropati, paraparetik varyant, fasial dipleji ve parestezi varyantı ile Birkerstaff beyin sapı ensefaliti diğer minör varyantlarıdır.
GBS’da ön planda duysal ve motor sinirler etkilenir, tabloya kraniyal sinir tutulumları, otonomik bulgular ve ağrı eşlik eder. Klinik tablo yerleşimi, hızla kol ve bacakların uç kısımlarında, oldukça simetrik başlayan uyuşmalar, bu duyusal belirtiler ile eş zamanlı veya günler içinde eklenen kuvvetsizlik şeklindedir. Yüz felci, yutma ve solunum güçlükleri eşlik edebilir. Kol veya bacaklarda (birden fazla) ilerleyici kas kuvvetsizliği, muayenede reflekslerin alınamaması tanı için gereklidir. Hastalık hızla ilerleme gösterir ve olguların yaklaşık yarısı 2 haftada, %90’ı 4 haftada maksimum etkilenmeye ulaşır. Olguların yarısından fazlası yürüyemez hale gelir. Hastaneye yatırılan hastaların yaklaşık üçte biri solunum desteğine ihtiyaç duyar, yoğun bakım ünitelerinde takip edilir. Kalp aritmileri, ortostatik hipotansiyon, hipertansiyon krizleri gibi otonomik bulgular görülebilir. Olguların %50’si iz bırakmadan tamamen iyileşir. Ölüm veya ağır sekel oranı %6-17 arasındadır. Tanıya yardımcı laboratuar yöntemleri beyin omurilik sıvısı (BOS) ve elektromiyografi (EMG) incelemeleridir. BOS’ta protein yüksek, hücre 10/mm3’dan azdır. EMG de sinir ileti hızı yavaşlamaları, ileti blokları gibi demiyelinizasyon bulguları ön planda izlenir, aksonal tutulum bulguları da görülür. GBS tedavisinde multidisipliner yaklaşım gerekir; immunoterapi ve destekleyici medikal bakım planlanır. Etkin tedavisi intravenöz immunglobulin (İVİg) ve plazma değişimidir. İVİg tedavisi ile PE eşit düzeyde etkin bulunmuştur. İmmun tedaviler hastaların yardımsız 10 m yürüyemediği (GBS Özürlülük Ölçeği skoru ≥3) durumlarda başlanır. GBS hastalarında sık vital kapasite ölçümleri veya solunum fonksiyonları takibi yapılmalıdır ve gerektiğinde hızla yoğun bakım ünitesine transfer edilmelidir. Derin ven trombozu profilaksisi, kardiyak ve hemodinamik monitorizasyon, ağrı yönetimi, barsak, mesane kontrolu takibi, fizyoterapi, rehabilitasyon ve psikososyal destek sağlanmalıdır. GBS hastalarının yaklaşık %10’unda İVİg veya PD ile düzelme veya plato dönemi sağlandıktan sonra bir kötüleşme dönemi izlenebilir, bu fenomen tedavi ilişkili fluktuasyon (TRF) olarak tanımlanır. Bu hastalara İVİg veya PD tedavisini tekrarlamak gerekir. Daha fazla tekrarlayan kötüleşmeler veya 8 haftadan uzun süren kötüleşme dönemi akut başlangıçlı kronik demiyelinizan polinöropati (A-CİDP) tanısını düşündürmelidir. Hastalığın seyrini etkileyen başlıca faktörler, yaşın 50’nin üzerinde olması, solunum desteği gereksinimi, tedavi başlandığı sırada kuvvet kaybının fazla olması, başlangıçta hızlı ilerleme ve öncelik eden belirli enfeksiyonlardır. Hastaların %10-15’inde kalıcı bulgular olabilir. Mortalite pnömoni, pulmoner embolizm, otonomik tutuluma bağlı kardiyak nedenlerle %3-7 oranında görülür.
KAYNAKLAR: