Dünya Hipertansiyon Günü

18.05.2021

DÜNYA HİPERTANSİYON GÜNÜ – HİPERTANSİYON İLE MÜCADELE SAĞLIKLI HAYATIN EN ÖNEMLİ  KOŞULU!  

 

Prof. Dr. Şerefnur Öztürk  (Türk Nöroloji Derneği Başkanı)

Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji AD Başkanı

 

Beyin damar ve kalp hastalıklarının en önemli ve yaygın  nedeni olan hipertansiyon yaş ve değişen yaşam alışkanlıkları nedeniyle giderek artan ve toplum sağlığını büyük ölçüde tehdit eden bir sağlık problemidir.  Önlem ve tedavi farkındalığını artırmak, bu konuya dikkat çekmek üzere 17 Mayıs “Dünya Hipertansiyon Günü” ilan edilmiştir.

Hipertansiyon, sistolik kan basıncının (halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen) 140 mmHg veya diyastolik kan basıncının (halk arasında küçük tansiyon olarak bilinen) 90 mmHg dan fazla olması, antihipertansif tedavi alıyor olmak veya en az iki kere doktoru tarafından yüksek kan basıncının tespit edilmiş olması olarak tanımlanmıştır. Bu durum şeker hasalığı ve diğer hastalıkların birlikteliği ile farklı düzeylerde de değerlendirilir.

Kardiyovasküler hastalıklar ile hipertansiyon birlikteliği dikkati çekecek düzeyde yüksektir. İlk defa miyokard infarktüsü geçiren hastaların % 69’unun, ilk defa inme geçirenlerin %77’sinin, koroner kalp hastalığı olanların % 74’ünün 140/90 mmHg üzerinde kan basıncına sahip olduğu bilinmektedir.

Ne yazık ki kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle olan  ölümlerin  % 40,6’sı hipertansiyona atfedilmektedir, Ellibeş yaşındaki normotansif kişilerin yaşam boyunca hipertansiyon geliştirme riski %90 dır. Altmışbeş yaşındaki kişilerin üçte ikisinden fazlası hipertansiftir.

          Türkiye’de hipertansiyonu sıklığı %31-40 düzeylerinde bulunmuştur. Yani üç kişiden biri hipertansiftir ancak bu kişilerin yaklaşık % 40’ı bu durumunu bilmemekte ve bu kişilerin üçte biri ise tedavi almamaktadır.

 

Hipertansiyon öncesi riskli durum da farkında olunması gereken önemli bir durumdur ve sistolik kan basıncının tedavi altında olmaksızın 120-139 mmHg olması veya diyastolik kan basıncının 80-89 mmHg olması yada hastaya doktoru tarafından iki kere hipertansiyonu olduğunun söylenmiş olduğu durumlar için kullanılır.  Uluslarası verilere göre  20 yaşından büyük yetişkinlerin yaklaşık % 30 ‘u prehipertansiyona (yani hipertansiyon öncesi basamak) sahiptir ve bu durum da hem kalp hem beyin damar hastalıkları için risk oluşturmakta bu hastalıkların ortaya çıkma riskini 1,5-2 kat artırmaktadır. Bu risk hipertansiyonda olduğu gibi yaşla birlikte artmaktadır 

                                                                                      

                                                                                      

Türkiye İstatistik Kurumu verileri ülkemizde beyin damar hastalıklarının hızla artmakta olduğunu ortaya koymaktadır ve dikkat çekilmesi gereken bir gerçek de bu hastalıklardan kaybedilen hastaların oranlarının, kazalarla kaybedilenlerin iki katı olmasıdır.

Son açıklanan TUİK raporlarına göre Türkiye’de beyin damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybeden kişilerin sayısı son yıllarda yaklaşık 40 bin kişiye ulaşmıştır. Kadınlar daha yüksek risk taşımaktadır. yaklaşık iki katıdır.

Beyin damar hastalıklarından ölüm ve sakat kalma oranlarını azaltmanın en ideal yolu bu hastalıkların risk faktörlerinin azaltılması için koruyucu önlemlerin alınmasıdır. Bu risk faktörlerinin başında hipertansiyon gelmektedir ve hipertansiyon diğer risk faktörleri ile sıkı bir ilişki içindedir. Bu nedenle hipertansiyonun önlenmesi ve tedavisinde diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin de mutlaka önlenmesi ve giderilmesi gerekir. Hipertansiyon için belirlenmiş risk faktörleri yaş, etnik özellikler, aile öyküsü ve genetik faktörler, düşük eğitim seviyesi ve sosyoekonomik durum, kilo fazlalığı, yetersiz fiziksel aktivite, sigara, psikososyal stres faktörleri, uyku apnesi, beslenmeye bağlı faktörler (yağ ve tuz oranı yüksek) ve aşırı alkol alımıdır. Diyet ve yaşam tarzı risk faktörlerinin kontrolü ile hipertansiyonun önlenebileceği ortaya konmuşturi. Hipertansiyon prevelansı aşırı kilo ve obezite prevelansındaki artışla birliktedir.

Bireyin ve dolayısı ile toplumun yaşam tarzında eğitim ve çevresel düzenlemeler ile yapılacak değişiklikler ile bu risk faktörlerinin büyük ölçüde önlenebildiği ve dolayısı ile beyin damar hastalıklarının önlenebildiği gösterilmiştir. Yeterli koruyucu önlem alınamaz ise hipertansiyon, bu risk faktörlerinin başında gelmeye devam edebilecektir. Hipertansiyon bağlantılı beyin iskemik alanlarının artması vasküler demans durumunun da daha büyük bir risk oluşturmasına yol açmaktadır.

Bir yıldan fazla bir zamandır en önemli sağlık tehditi durumunda olan COVID-19 hastalığının da hipertansif bireylerde daha ağır seyrettiği bildirilmektedir. Nerede ne zaman karşılaşacağımızı artık bilemediğimiz COVID-19 gibi bütün sistemleri ilgilendiren hastalıklarla da mücadelede başarı hipertansiyon ve bağlantılı obezite, kan yağlarında yükseklik, aşırı tuz tüketimi, sigara, alkol, kan şekeri yüksekliği gibi risk faktörleri ile de mücadele başarısına bağlıdır.

Günümüze ait ve gelecekteki nüfus değişim verileri ve risk faktörlerindeki artışlar göz önüne alındığında geleceğe yönelik projeksiyonlar kardiyovasküler ve serebrovasküler hastalıklardan ölüm oranının ve kaybedilecek sağlıklı yıl oranının önemli artışlar göstereceğini ortaya koymaktadır. Vasküler hastalıkların her aşamasında, hipertansiyona multisipliner ve doğru yaklaşım korunmada çok önemli yer alırken, fonksiyon kaybı ve ölüm oranlarını azaltmada da en etkin tedavi yaklaşımlardan biri olmaya devam edecektir.