Migren bu atakları yaşayanların hayatında yarattığı işlevsel kayıplar nedeniyle asırlardır bilinen bir gerçektir. Tarihler boyu imparatorların, sanatçıların,bilim adamlarının migrenden ne kadar muzdarip olduğu, çaresizlik içerisinde eldeki yöntemlerle dertlerine çare aradıkları söylene gelmiştir. Günümüzde hala toplumsal ciddi büyük bir yara olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya nüfusun tahminen %12'sini etkilemektedir. Dünyada engellilik nedenleri arasında ikinci ve genç kadınlar arasında birinci sırada yer almaktadır. Amerikada 30 milyon migrenli olduğu ve bunun gerçek rakamları yansıtmadığı vurgulanmaktadır. Ülkemizde 2013 yılında yapılan toplum tabanlı çalışmaya göre migren prevelansı %16.7’dir. 2022 nüfus verilerine göre hesapladığında bu oran yaklaşık 15 milyon migrenli var anlamına gelmektedir. Acaba bu adı geçen çalışmalar, tüm migren hastalarına ulaşabilmiş midir? Ulaşılmış ise bunların yüzde kaçı etkin tedavi ile daha kaliteli bir yaşam sürmektedir? Migrende ağrısız atipik, baş dönmeli, çift görmeli ataklar yaşayanlar, yaşadıklarını sinüzit, mide spazmı, menstrüasyon döngüsünün bir bulgusu kabul edenler, üzüntüden böyle olduklarını düşünüp, evinin en sessiz karanlık odasında uyumaya çalışarak günü kurtarmaya çalışanlar ya da çantasında ağrı kesici ile gezenlerin büyük bir kısmı migrenli olduklartını biliyorlar mı? Migren yaşamlarını bu kadar engellerken “bunu bir kadermiş gibi sessizce bunu kabul edenler”, “her atakta acile koşup, hayatları hep bunu konuşanlar”, ya da “doktor doktor gezip, sizde migren var denildiğinde, keşke bana migren olduğumu söylemeseydiniz” diye öfkelenenlerin yüzde kaçı bu rakamları yansıtıyor. Amerika’da olduğu gibi ülkemizde de bildirilenlerden daha yüksek oranda migrenli olduğu ve bunların ne yazık ki hak ettikleri tedavileri almadıkları gerçeği ile karşı karşıyayız.
Her yıl 5-11 Eylül tarihleri arasında migren farkındalık günü olarak kabul edilmektedir. Neden hastaların hayatlarının pek çok gününde yaşadıkları bu ataklar için özel günlere ihtiyacımız var. Çünkü migrenin anlaşılması, migren ile ilgili farkındalığın artması, birşeylerin değişmesi, şart.
Migren; ailesel olarak yatkınlık taşıyan beyinlerin, açlık, stres, duygusal değişiklikler, menstrüel döngü, uykusuzluk, bazı gıdaların yenilip içilmesi, hava şartlarının değişmesi, rüzgar, yolculuk yapmak gibi dengelerini bozan durumlarla karşılaşmaları halinde ortaya çıkan bir başağrısı hastalığıdır. Tanısı onlarca doktora gitmeden, güncel bilimsel gerçekler doğrultusunda eğitimini tamamlamış hekimler tarafından konulabilir. Müzminleşmemiş (kronik) durumlar ve nadir görülen alt tipleri hariç tanı ve tedavisi birinci basamakta düzenlenebilir. Uzmanlık derneğimiz Türk Nöroloji Derneği ve başağrısı ile uğraşan çalışma grubumuzun temel hedefi, bilimsel çalışmaların sonucunda elde edilen migren tedavi seçeneklerinin, doğru hastada, doğru zamanda uygulanarak, migren hastasının yaşam kalitesini en kısa sürede arttırılmasıdır.
Çünkü migren kader değildir.
Prof. Dr. Şebnem Bıçakçı
Türk Nöroloji Derneği Baş Ağrısı Çalışma Grubu Moderatörü