Bütün dünyada damar sağlığı özellikle de beyin kan dolaşımının sağlıklı şekilde sürdürülebilmesi en önemli sağlıklı yaşam hedefleri arasındadır. Sigara ve tütün ürünleri kullanımının bütün sağlık göstergelerine, özellikle de kalp-beyin damar hastalıklarına olan negatif etkileri bilimsel olarak kanıtlanmıştır ve bu durum özellikle de kalp ve beyin damarları ile ilgili hastalıkları önlemede en önemli mücadele alanlarından birini oluşturmaktadır.
Yaşadığımız süreçte COVID-19 pandemisi sigaranın olumsuz etkilerini daha da ön plana çıkaran bir faktör olmaktadır. COVID -19 hastalığı tanısı ile izlenen hastaların akibetlerini belirleyen en önemli ve en yaygın risk faktörlerinden biri olarak sigara ön plana çıkmıştır. Daha önceki inflüenza gibi enfeksiyonlarda da hastalığa yakalanma ve daha şiddetli hastalık tablosuna sahip olma yönünden sigaranın negatif etkileri ortaya konmuşken, yeni coronavirüs enfeksiyonunda bu durumun daha da belirgin olarak ortaya çıktığı izlenmektedir.
Sigara içmek ayrıca bağışıklık sistemine ve enfeksiyonlara karşı duyarlılığına zarar vererek sigara içenleri bulaşıcı hastalıklara karşı daha savunmasız hale getirir. COVID-19 ile ilgili olarak, sigara kullanımı ile hastalığın şiddeti, mekanik ventilasyon ihtiyacı dahil COVID-19 sonuçları arasındaki ilişkiyi değerlendirmek için hastaların sigara içme durumu hakkında bilgi içeren çalışmaların sistematik bir incelemesi yapıldığında bu hastalarda yoğun bakım ihtiyacının daha fazla olduğu ve yoğun bakım ünitesine (YBÜ) yatış ihtiyacı olan grupta hastaların %30 u sigara içenlerden oluştuğu tespit edilmiştir. İnme risk faktörleri incelendiğinde toplumda inme nedeni olarak sayılan ve değiştirilebilir risk faktörlerinin başında sigara ve obezite bulunur. Sigara içmek serebral enfarktüs ve subaraknoid kanamanın önemli bir bağımsız belirleyicisidir. Sigara içenlerde inme riski yani beyin damarlarında tıkanma ve kan akımının durması,10 yıldan fazla bir süredir sigarayı bırakanlara göre 2-4 kat daha fazladır. Hipertansiyon, obezite, diyabet, fiziksel inaktivite, kalp hastalıkları ve oral kontraseptif kullanımı gibi ek bir diğer risk faktörünün bulunması riski daha da artırmaktadır. Tütün kullanımı, damarsal yapıya doğrudan zarar vererek ve ayrıca dolaşımdaki hemodinamik faktörleri değiştirerek inme patogenezinde rol oynadığı görülmektedir. Koruyucu hekimlik için, sigaranın değiştirilebilir bir risk faktörü olması önemli bir olanaktır. Yeni Koronavirüs Hastalığından bağımsız olarak son yıllarda pek çok nörolojik hastalık için sigara bir risk faktörü olarak bildirilmektedir. Kronik sigara kullanımı ile işitsel-sözel öğrenme/bellek, görsel tanıma hızı, yürütücü fonksiyonlar, bilişsel esneklik işlevlerinde bozulma, vasküler demans, Alzheimer hastalığı riskinde artışın ilişkili olduğu bildirilmektedir. Tütün kullanmanın Multiple Skleroz (MS) hastalığının gelişimine ve ilerlemesine nedensel katılımını destekleyen pek çok çalışma vardır. Sonuç olarak nörolojik hastalıklar için risk faktörü olarak sigara, gerek COVID-19 günlerinde gerekse tüm zamanlarda önemli bir olumsuz ajandır
Sigara ile mücadele bireyin tek başına başarıyla sürdürebileceği bir alan olmaktan uzaktır. Bu konuda toplumun ilgili bütün alanları işbirliği içinde olmalıdır. Her alanda olduğu gibi bu alanda da eğitim ve media desteği birinci koşuldur. Çocukluk çağından başlayarak devamlı sürdürülen tütün ve ürünlerinin sağlık ve yaşamla ilgili diğer alanlardaki zararları ve mücadele yolları verilmelidir. Sigara üretim ve dağıtım şirketleri paketler ve satış alanlarına uyarıcı, etkin işaretler kullanmalıdır. Bu maddelerin kullanımında caydırıcı fiyatlandırma ve vergiler düzenlenmelidir. Okul ve çalışma alanlarında sigara zararlarına yönelik toplantılar, aktiviteler yanı sıra alternatif sağlıklı yaşam modelleri ve olanakları gösterilmelidir. Belirlenmiş alanlarda kısıtlamalara ek olarak, tütün kullanımının başlangıcını önlemeye yönelik ve kullanımının kesilmesine yönelik, kolay ulaşılır, yaygın, deneyimli ve multidisipliner destek sistemleri oluşturulmalıdır.
Sigara ve tütün kullanımının azaltılması ve ortadan kaldırılmasına yönelik hem bütün dünyada hem de ülkemizde çok büyük ve çoğu da başarılı olan kampanyalar sürdürülmektedir. En yüksek sigara kullanma aralığı 25-44 yaş aralığındadır. En yüksek bırakma oranları erkeklerde 55 ve üzeri, kadınlarda 45 ve üzeri yaşlardadır. Erkekler günde ortalama 17,2 adet sigara içerken, kadınlar ortalama 11,0 adet sigara içmektedir. Sigara kentsel bölgede kırsal bölgelerden daha yüksek oranda içilmektedir (yüzde 31, yüzde 25). Sigarayı bırakmış olanların oranı yüzde 9’dur, içenlerin yüzde 57’si bırakmayı denemiştir. Sigara karşıtı kampanyalar sürdürülüyorken, elektronik sigara üretimi ve kullanılmasının yaygınlığı giderek artmıştır. Bugün 150’den fazla elektronik sigara çeşidi olduğu bildirilmektedir ve ne yazık ki, elektronik sigara kullanımın ne kadar güvenli olduğuna dair yeterli bilimsel veri bulunmaktadır. Elektronik sigara kullanımının sigara kullanımına dönüşü kolaylaştırdığı, sigara bırakma davranışını zorlaştırdığını, özellikle de okullarda ve 18 yaş altı bireyler arasında yaygınlaştığı bilinmektedir.
Pasif içicilik, ya da ikinci el sigara içiciliği olarak da tanımlanan, sigara veya tütün kullanılan ortamlarda bu duruma pasif olarak maruz kalan bireylerde de (genellikle eşler, anne- babalar, çocuklar, öğrenciler, diğer çalışanlar) beyin damar hastalığı riski bu duruma maruz kalmayanlara göre %30 artmaktadır.
Prof. Dr. Şerefnur Öztürk,
Türk Nöroloji Derneği Başkanı
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji AD Başkanı